O ŞİMDİ ASKER

30 Ocak 2012 Pazartesi

Son ve smokey eyes:))

Pek iyi bir Tv izleyicisi değilim,tv izlemek benim için annemle vakit geçirmek için o ne izliyorsa yanında oturup izlemek demek.Sürekli izlediğim,izlemezsem merak ettiğim bir dizi yoktu bu sezon,daha doğrusu bugüne kadar,daha da doğrusu Son'a kadar.Birkaç kez önceki bölümlerine de denk gelmiş,5-10 dk.izlemiş ama aralıklı izlediğim için içine girememiştim çok.Bu akşam evde kumanda hakimiyetini elime geçirdim ve bu sezon ciddi anlamda yeteneksizlerle dolu olan yeteneksizsiniz işkencesine 'SON' verdim:)))


İşte bu dedim,ben bu tarz dizileri seviyorum,geçen yıl da Ezel fanatiğiydim,kaçırmadan izlediğim tek diziydi.Merak duygusunu seviyorum ben,Fringe'e de sarışım bundandı,günlerce uyumadan Lost izleyişim de,gerçi sonra Lost çok bozdu:))ama olsun.

Şu an merak ettiğim bir sürü şey var mesela dizide.Dizinin kurgusundan bağımsız meraklarım da var hatta,evet ben Selim'le Alev'in olayı arasındaki bağlantıyı,Alev'in ne bildiğini,ya da ne bilmeye çalıştığını,neden bu kadar tuhaf olduğunu,İran'da aynaya bakan o kadının gerçekten Aylin'mi yoksa ona çok benzeyen Leyla'mı olduğunu...vs gibi birsürü şeyi merak ediyorum,ama itiraf ediyorum ki şu an bunlardan çok,İran'da kısa siyah saçlı halinde Aylin'in o muhteşem dumanlı göz makyajını nasıl yaptığını merak ediyorum:)))

Muhteşemdi gerçekten ve Nehir Erdoğan'a anlatılamaz derecede yakışmıştı,gördüğüm en güzel Nehir Erdoğan'dı,en kısa zamanda deniycem,bir doz Mac Club far,yarım doz Mac Carbon far,fırçayla dağıtılmış siyah kalem ve bol rimelle aynı sonucu alırım diye tahmin ediyorum:))

Hatıralar

Şu an boş ofiste koltuğuma yaslanmış,denize yansıyan ışık görüntüsünü izlerken bol köpüklü cappucinomu yudumluyorum.



Ve fonda Mirkelam söylüyor;geçip giden huuu,zamanları huuuu bir yerlerde bulsammm,gittin şimdi sen,yoksun yanımda,birşey istemem neye yarar,hatıralar...



Eve gitmeden önce böyle durasım var...seni düşünüyorum sevgilim...




Haftasonum

Dün canım Tüloşumun doğumgününü kutlamak için sözde spontane bi şekilde sadece Tüloş ve ben buluşmak üzre sözleştik,kızlar gidip yeri,pastayı ayarlıycak bana mesaj atacaklardı,ben hediyemi aldıktan sonra Tülayla buluşup sadece ikimiz gidiyor gibi kafeye götürecektim ve sürprizzzzhappy birtdayyyyy.

Peki sürpriz oldu muuu??

hayır:))

Havada,karada,hiçbir koşulda kendisinden gizli iş yapmanın bana nasip olmadığı Tüloş avm'de onca mağaza arasından kasada ödeme yaparken benim hediye aldığım mağazaya girdi,aaa ne alıyosun diye zıpladı:)))yeterrr kızım yaaaa,ben senden gizli bişi yapamıcakmıyım,çıkkkk git nidalarımdan sonra gülme krizi eşliğinde mağazadan çıktı,bu saniyeden sonra tabi ki olayı çözdü,evet ben Douglas'tan ona bayıldığı parfümü almıştım,evet 1 gün önce doğumgününü kutlayacaktık,vs.vs,yok anladım Tüloş faktörü varken bana nasip olmayacak gizli iş çevirmek:))

Neyse,uzun bi süre saçma sapan mağazalarda dolaşıp onu oyaladıktan sonra artık pasta vs.hazırdır düşüncesiyle buluşma mekanımız Cafe Crown'a gitiik,peki ne göreyimmmm,masada oturuyor arkadaşlar ama pasta falan yok,neyse oturduk,artık olayı saldım bu dk.dan sonra,sürpriz felan boşverdim,pasta nerde dedim,aldığım cevap mumları yokmuş oldu,nazikçe kalktım,işletme müdürüne yöneldim,-ki belirtmem gerekir,Trabzon'da oturup bişeyler yiyip içtiğimiz,sürekli gittiğimiz 3 mekandan biridir ve senelerdir müşterileriyiz-mumunuz yokmuş biz doğumgünü kutlayacaktık dedim,eeeeee,evet yok dedi adam 0 ifade ve mimikle,aldırabilir misiniz acaba dedim,nerden aldırıcam dedi!!!!!!bende kan yavaş yavaş beynime gitmeye başladı bu gıcık ve robotumsu tavırlardan sonra,az ilersinde AVM içersinde Migros var,Migros'tan aldırabilirsiniz mesela dedim,böyle bi hizmetimiz yok!!! dedi,hala kibarım,beyefendi hiç tanışmadık ama farkındasınızdır,burası sürekli geldiğimiz bir mekan,-evet sizi tanıyorum cevabını verdi,arkadaşımızın doğumgününü kutlıycaz ve hakverirsiniz ki mum olmadan çok hoş durmaz,burası aynı zamanda pasta servisi olan bir yer,şu an yoksa benim ricamla gönderip aldırabilirsiniz,çok zor olmasa gerek,ben beklerdim ki bu nezaketi bu konuşmaya gerek kalmadan,müşteri memnuniyetini düşünerek siz gösterin,göstermediniz,ama ben sizden rica ediyorum şu anda.Aynı ifadeyle anlıyorum ama böyle bi hizmetimiz yok,yapamam!!!!!!!!!!!dedi.Peki biz bu hizmeti veren bir yerde kutlarız o zaman dedim ve kalktık,ne kadar sinirlendiğimi şu an anlatamam,hayatta en sevmediğim insan tipi,robot gibi olan,seni dinler yapıp dinlemeyen,çözüm üretmeyen,üretme derdi de olmayan insanlardır.Hele bu bi işletmeyse tahammülsüz oluyorum,çünkü ben haftada bikaç kez bi mekanda oturuyorsam,1 bardak çaya 3 lira ve tüm hesaplara bu değerle orantılı bedel ödüyorsam,sen sıradan bir işletme olamazsın ve müşterine bu kadar sıradan davranamazsın,şu an hırs yaptım yine,bu durumu Cafe Crown merkeze mail atıcam.

Bu sinir bozucu konudan çıkayım,sinirlendim yine,neyse mekan değiştirerek kutladık doğumgününü.

Pastalarımızı yedik,çaylarımızı içtik,kahkahalar eşliğinde 5 çatlak lafladık,resimler çekildik.

Tüloşumla ben;leopar kardeşliği:))ilginç bi şekilde 3 kişinin üzerinde leoparlı bişeyler vardı tesadüfen,seviyoruz leopar,napalım,hatta dün Mango'da leopar desenli bi kemer beğendik Tüloşla,ama bi kemer için gereksiz fiyatı vardı,indirime girerse alırız dedik,bıraktık.


Ne kadar neşeli görünsem de içsel olarak depresifim sanırım,sürekli siyah giymek istememden bu kanıya varıyorum-sevgilimi dehşet özledim çünkü,bugün de acaip sinirliyim mesela,gerginlik yapmaya başladı bu yokluk bende-

Doğumgünü kutlaması ve oturmasından sonra mağazalarda gezindik,bu sefer Mudo ve Esse'de çeyiz turları yaptık,Mudo'da beğendiklerimden aklımda kalanlar aşağıda,bi yandan her gördüğümü alasım var,bi yandan çoook var evlenmemize diye hevesimi kaçırasım var,bi yandan da nasılsa yenileri çıkacak,aklın kalacak sonra diye mantıklı düşünesim var,o yüzden şu an bakınıp bakınıp almama evresindeyim,ama aklım hep bişeylerde kalıyor,gerçi çeyizimin ana hatları tamam,bu tarz ıvır zıvır eksiklerim var,burda kayıltı olsun da sonra bakarım en azından ne beğenmişim diye,değerlendiririm.


Bunda sevgilim bana frappe yapar,içerim mesela,çok güzel frappe yapar kendisi:)


Bu çok sevimli geldi,kahvaltı masalarında çok tatlı olur.


Bu servis tabaklarının ilkinden 2 tane,diğerinden 1 tane alıp,2.sini diğerlerinin ortasına koyup servis yapmak gibi bi hayalim var mesela.



Bu yağdanlığın eski tarz havasını sevdim.
 Bu yemek masaları için çok kullanışlı,mutlaka alınmalı.

Bu ekmekliği çok sevdim,ama biraz küçük,sadece ikimiz için alınabilir,ben kahvaltı hariç ekmek yemediğim için sevgilime yeterli büyüklüğü.



Bulaşık makinesiyle arası olmayan nadir insanlardan biriyim,kalabalık misafir hariç bikaç tabak,bardağı hayatta atıp yıkamam,hiç sevmem,en sevdiğim ev işidir bulaşık yıkamak,o yüzden böyle bişey kesin kullanırım,ama havlu serip üzerine de konabilir bikaç parça şey,yer kaplamasından sıkılır mıyım,emin olamadım.


 İşte buuuu,bu kavanoza bayıldım,bundan kesin almak istiyorum,hem büyük,hem küçük boyundan,çooook şirinnnn:))

Bu olmasa da,köşe takımının arkasında bu tarz lambaderimiz olmalıııı.


Esse'de de bir sürü şey beğendim,ama şu an indiremiycem onları arayıp,karışık esse'nin sitesi.

Böyle işte,ilgilenen olursa hem Mudo,hem Esse indirimde halen.

Bunlar bedenimle yapıp,aklımla düşüdüklerim.Ruh halimden dem vurmak istemiyorum,zira hiç iç açıcı değil,ay sonu iş stresi ve yoğunluğu bir yandan,özlem bir yandan,çoook gergin hissediyorum,bu gece yatmadan bi ağlama seansı yapacağıma eminim:))

25 Ocak 2012 Çarşamba

Hayat Sevince Güzel

Böyle Leyla Leyla otururken gecenin bi vakti,hiç beklemediğin anda,bulduğu bi telefondan cevap yazma geri veriyorum telefonu hemen;seni seviyorum aşkların en güzeli diye mesaj yazan sevgilini bu kadar sevmezsin de ne yaparsın?

Şu an böyle haykırmak istiyorum aşığımmmmm diye,hislerimi her yere yazasım,herkese söyleyesim var,ama ahhh ahhh  zamanında aşkını heryerde beyan eden aşk böcükleriyle çok dalga geçmiş olmamdan mütevellit içime atmak zorunda kalıyorum))

face'ime yazcaktım ama şimdi face görgüsüzü olmıyım arkadaşlarım arasında dedim,blog görgüsüzü olmaya karar verdim:))nasılsa Tüloşum hariç hiçkimseye söylemedim bloğum olduğunu,o da bana görgüsüz demez:))

Çok seviyorum ve çok seviliyorum,birini bu kadar sevebileceğim,bu kadar çoook aşık olacağım hiiiiç aklıma gelmezdi,hiç azalmasın diye sevgimiz o kadar dua ediyorum ki...

HAYAT gerçekten de SEVİNCE GÜZEL!

20 Ocak 2012 Cuma

Günlük cilt bakımı rutinim

Bugün ofiste çok yoğun değilim ve blog moduna girdim,çıkamıyorum,1 günde 3 post girerek kendi rekorumu kırıyorum şu an:))

Bloğu ilk açtığım zamanlarda cilt bakımıyla ilgili de yazsan diye bir istek olmuştu,o zamandan beri aklımdaydı,hazır vaktim varken yazmak istedim.

Güzel bir cildim olduğunu ve bunun için kendisine çok güzel baktığımı belirtmeliyim öncelikle.Sözkonusu mevzu giyim-kuşam,bakımsa asla üşengeç olmayan biriyimdir ve bunu yük olarak görmem.Bazen arkadaşlarım şaşırırlar,hatta son İstanbul'a gidişimde kuzenimde kalmıştım ve bana hayret etmişti,sıkılmıyor musun,üşenmiyor musun sorusunu çook duyarım ve burdan da cevap veriyorum,hayıııır,zaten saatlerini alan bişey değil ki,mesele elini alıştırmak,sabah ve akşam 5 dk.yeterli cildime bakmam için.

Kullandığım ürünlerin hepsi sabit değildir,yeniliği,farklı ürünler denemeyi severim.O yüzden bu yazıdaki ürünler şu dönem için geçerli.

İşte cilt bakım rutinim...

Sabah;tertemiz bir ciltle uyanmama rağmen yüzümde az da olsa köpük hissetmem lazım,o yüzden sabahları yüzünü sadece suyla yıkayanlardan değilim.


Elime çok çok az aldığım Neutrogena pembe greyfurtlu yüz temizleme jeliyle yüzümü köpürtüp durularım.
Yüzümü duruladıktan sonra Watsons Green Tea serisinin yüz spreyini püskürtürüm uzaktan.Resimde serinin tamamı var,sprey en soldaki,cildimi ferahlatan ve canlandıran bir etkisi var.

Ardından Mac Fast Response sürerek gözaltlarımı nemlendiririm,bu ürünün nemlendirme ve yorgunluk izlerini almadan çok başarılı olduğunu düşünüyorum.


Clinique Super City Block'u(40 SPF) tüm cildime sürerek cildimi güneşin zararlı etkilerine karşı korurum,hatta bir güzellik uzmanından aldığım tüyoydu,yaşlanma karşıtı tüm kremlerden daha başarılı ürünler güneş koruyuculardır,çünkü cildi en çok yaşlandıran ve zarar veren şey güneş ışınlarıdır.Bu üründen çooook ama çoook memnunum,yıllar geçse de değiştirmeyeceğim,yaz kış kullanacağım bir üründür.Yağsız olduğu için asla yağlandırma yapmıyor ve hafif inci parlaklığı veren bir rengi olduğu için baz görevi de görüyor bence.


Cildimin emmesi için 1-2 dk.bekledikten sonra son olarak The Body Shop Seaweed Mattifying Day Cream'le cildimi nemlendirirm.The Body Shop'un bu serisi de çok başarılı,yine yağlandırmadan nemlendiren bir ürün,benim cildim karma,yanaklarım çok nemsiz,ama T bölgem yağlanmaya müsait,o yüzden yağsız ürünler tercih ediyorum.



Sabah bakımım bu kadar,emin olun yazması yapmasından daha uzun sürdü:))toplam 5 dk. sürüyor ve ışıl ışıl bir cildim oluyor.

Akşam;Cildimi önce her blogta övgü dolu yazılarını okuyabileceğiniz ve bu övgüleri sonuna kadar hakeden Bioderma Sensibio H2O ile temizliyorum.


Aslında hiç kir bırakmadan temizleyen ve tek başına yeterli olabilecek bir ürün,ama dediğim gibi ben köpük görmezsem cildimde rahat edemiyorum.O yüzden ardından Pure Beauty Nar özlü yüz temizleme köpüğü ile cildimi iyice arındırıyorum.Bu köpüğün kıvamını,duruladıktan sonra oluşturduğu inci beyazlığını seviyorum.Watsons'larda bulabilirsiniz,fiyatı ve performansı çok iyi bir ürün,yalnız şunu eklemem lazım ki aynı markanın Brightening serisinin temizleyici köpüğünü kullanmıştım,minik minik sivilceler çıkarmıştı cildimde ki cildim hiç meyilli değildir,ondan memnun kalmamıştım,cilt bakımında cilt ve uyum önemli,aynı markanın ürünleri herkeste farklı reaksiyon verebilir.



Bazen gözeneklerimin açıldığını hissediyorsam Shiseido Pureness tonik kullanıyorum,ama her zaman değil,bundan da memnunum.


Sonra göz kremimi sürüyorum,ama şu an yeni bir ürün kullanmaya başladım,etkilerini gördükten sonra olumlu veya olumsuz değerlendiririm.

Ve son olarak Yves Rocher Hydra Seve gece kremini sürerek miss gibi bir ciltle uyanmak üzere yatıyorum:))Bu kremdende çok memnunum,sabah uyandığımda farkı bariz bir şekilde görebiliyorum.


Günlük bakımım bu kadar-cıkk:)))Bir de haftada bir yapmaya çalıştığım peeling,maske vs bakımları var ki o da başka bir yazıya inş.

Topshop sitesinden beğendiklerim-şimdilik:))

Tamam itiraf ediyorum,beşyüz milyonuncu kez girip çıktığı alışveriş orucuna girmiş kız bendim.

Haftasonu nişanlısıyla kameradan şu diyaloğa imza atmış kız da bendim;

E-Bugün Marmara Forum'a gittik,keşke sen de olsan,tam senlik bi yer,beğeneceğin birsürü kıyafet gördüm.

K-Aşkım sen gittiğinden beri birsürü şey aldım zaten,İstanbul'dada almıştım,artık yaza kadar alışveriş yapmıycam,ne giyceğimi şaşırıyorum,para biriktiricem,hem sıkıldım kıyafetlerden zaten,ne bu,al al bitmiyo:))

E-Bu yazışma değil konuşma olduğu için nişanlımın yüz ifadesini dökebileceğim bi kelime yok:))Beni çook güldüren ifadeden sonra..

K-Yaaaa ama bakma öyle,gerçekteeeen:))

E-hmmm iyi bakalım.

Evet şimdi bu lafın altında kalmamak için bile hiçbişey almama konusunda hırs yapan kız da benim.

Ama bu bakmama engel değil di mi:))sadece bakarak kendimi mutlu ediyorum,böyle de yetenekli bi kızım:))

Şimdi mesela hayali bir alışverişe çıktım www.topshop.com'da...Bakalım neler al(ma)dım:))

Bu elbiseyi alıp altına giydiğim pantolon renginde badiyle kombinledim.
Bunu neden aldım,nasıl giyerim bilmiyorum,çoook şirin,illa ki uydururum bişeyler.


Ahhh,siyah bi pantolon ve takılarla ne kadar da şık olursun sen.

Bunun astarını çıkarttırıp içine uzun astar yaptırdım,beline açık çikolata rengi bir kemer,miss.

 Bebe yaka seviyorum,napimm,zaafım var.

Siyah(veya beyaz) bi bluz,siyah topuklu çizme,altın aksesuarlar ve sen,çok tatlı olacağınıza eminim.



Tiril tiril yaz,neon renkleri de severim.

Siz ne tatlı bi ikili oldunuz:))

Ve siz de öyle...


Renkler harika,çok romantiikkk.

Şık:)


Hangi rengi olsun karar veremedim ikisini de aldım:)



Hayali alışverişte süpermiş canımmm,hiç para harcamadım:))ama yaaa hepsini istiyorummm:))evet sevgilim biraz  iflaholmaz olabilirim:))

Sunshine

Bu sabahta siyahtan kendimi alamadım,ama gride olsa içine renk kattım,o da sanırım bu soğukta kendini gösteren güneşin hatrına:))

Bu halet-i ruhiyemin dış görüntüsü;



Bu da kendimden bile sakladığım iç görüntüsü;



Ama itiraf etmem gerek ki bugün iç halimi baya derinlere atmayı başarabildim,çaba harcamadım da,Sanırım ben güneş insanıyım,sevgilim de söylerdi,hava soğuk olabilir farketmez,güneş varsa içimde kelebekler uçar benim,yüzümde gülücükler açar resmen.Yaşasın güneş.

Eteğim H&M,her gören çok beğeniyor,ben de çook seviyorum,kaç kombinasyonda giydim hatırlamıyorum,aklımda uygulamadığım birsürü kombini daha var.

Son yılların modasını çok seviyorum
;gerek ayakkabıyla giymek için yere kadar uzun,gerek çizmeyle giyilebilen diz altı etekler artık birçok markada var.Önceden öyle miydi?Etek bulmak tam bir sorundu,anne modeli,koyu renkli klasik etekler vardı birçok yerde ve bulunmaz hint kumaşı olduklarını sandıklarından dehşet pahalılardı.

Bluzlarda öyle,yakası kapalı,kolu uzun şık bluz bulmak hayaldi,lahana gibi giyinmek zorunda kalırdık:))

Ahh,hep şu anki gibi neşeli kalmak istiyorummm,öğlen arasında canımmm dostumla yemeğe de çıkıcaz,bugün keyfime hiçbişey değmesin.

Her güneş görüp içim açıldığında bu şarkıyı dinlerim,çoook güzel:))




                                            I Got A Pocket,Got A Pocketful Of Sunshine
                                           I Got A Love,And I Know That It's all Mine


                                           Hayırlı Cumalar ve herkesin günü çook güzel geçsin:))

Ben bugün;

*Öğlen arkadaşımızın dedesinin cenazesine katıldım.Buz gibi esen rüzgarda denize bakarken ve rahmetli dedesi defnedilirken,Kur'an eşliğinde düşüncelere daldım;babamı defnedişimizi hatırladım,onsuz nefes alamıycam sanırken koskoca yılların nasıl geçtiğini,çok özlediğimi...hayatın ne kadar basit ve anlık olduğunu,ama yaradılışımız itibariyle bunu ne çabuk unutabildiğimizi...bu unutmanın Allah'ın bir lütfu olduğunu,yoksa yaşamın çekilmez olacağını...insanlar ilgiyle defnedilişi izlemeye çalışırken Hoca'nın söylediği şu sözleri düşündüm;kardeşlerim bu kişi Hakk'ın rahmetine kavuştu,o şu an bir yolculukta,ve buradaki arkadaşlar onu gerektiği şekilde uğurlamak için herşeyi zaten yapıyorlar,bunlar ilgi çekici değil,neye bakmaya çalışıyorsunuz?burda hepimiz kendi yolculuğumuzu,hazır olup olmadığımızı sorgulamalıyız...ağladık,sorguladık,düşündük,üzüldük,sonra dönüşte yine bişeylere gülebildik...ve işlerimize,hayatlarımıza dönüp hiçbişey yok gibi devam ettik....

*Giyimde renkliliği çok sevmeme rağmen eşarbım hariç simsiyah giyindim,ve bunun cenazeye gidecek olmamla ilgili düşünülmüş bi hareket olmadığını,ruh halime göre giyindiğimi ve ruh halimin pekte iç açıcı olmadığını anladım.

*Herşeyi içime attığımı ve dehşet neşeli insan rolü yapabildiğimi,hatta bu konuda Oscarlık bi insan olduğumu bi kez daha idrak ettim.

*Bi süre çalışmamayı,buzz gibi soğukta hiç dışarı çıkmamayı,yan gelip yatmayı çok içten istedim.

*Bloğumdaki geri sayım sayacına her baktığımda sinir olduğumu,zamanın ne kadar göreceli olduğunu ve son zamanlarda çoook yavaş geçtiğini,bitanecik sevgilimi dehşettt şekilde özlediğimi,bunu anlatacak kelime bulamadığımı,kızacak kimse bulamayınca içten içe neden gitti diye saçma bi şekilde ona kızdığımı,zamanı ileri sarmak istediğimi,tüm çiftlere acaip iç geçirerek baktığımı,gözümü kapatıp onu yanımda hayal ettiğimi,bu halim üzerinde Kore filmlerinin tesirinin hem yarabandım,hem yaram şeklinde olduğunu,izledikçe vakit geçirtmelerinin yanında,duygusallığımı beslediklerini,arkadaşlığın insan hayatında ne kadar dengeleyici bir yeri olduğunu vee eğer bunları yazmak için bloğu açmasaydım ve yazıp dikkatimi dağıtmasaydım şu an deli deli ağlıyor olacağımı farkettim.

*We Teach Love filmini izledim,sevdimmmm,tabi ki bir Kore filmi,yaşasın Korean Style:)

*Dün geceden beri dilime dolanan bu şarkıyı içimden mırıldandım durdum.



*Çok alakasız olacak ama şu an aklıma geldi dün kızlarla aldığımız Yves Rocher Makyaj bazı ve Loose powder foundation'ın ne kadar harika olduklarını bizzat onayladım,tavsiye ederim.

*Son olarak çok tarzsız bi bloğum olduğunu,bloğumunda kendim gibi daldan dala bir tarzı benimsediğini anladım.

Bugün farkedip,düşündüğüm ,yaptığım,öğrendiğim söylemeye değer şeyler bunlar.

17 Ocak 2012 Salı

Secret Garden-1

Ahhhh,çok fenayım çoook.Yeni hastalığım;Secret Garden.Allah'ım bi dizi bu kadar mı güzel olur,hem komik,hem duygusal,hem akıcı...

Secret Garden yeni Kore dizim,2 bölüm kaldı bitirmeme,hemen akşam olsun eve gidip izleyeyim istiyorum.

Hemen bitanecik dizimi tanıtmak istiyorum.Konu bir yeşilçam klasiği;zengin çocuk,fakir kız.Ama işleniş o kadar harika,kararkterler o kadar güzel ki,Yeşilçam klasiğinden çok öte.

Esas oğlanımız Kim Joo Won;


Zengin bir ailenin mirasçısı,kocamaaan alışveriş merkezivari mağazalarında onların deyimiyle Başkan.Annesinin en büyük hayali onu iyi bir aileye mensup,şanlarına yakışır bir kızla evlendirmek.Bunun için sürekli birileriyle görüştüyor onu.Dizide zaten bu görüşmelerden biriyle başlıyor.Buluşma yeri bir sanat galerisi.Kim Joo Won'umuz büyükbabası eski bakan olan,babası oteller işleten,reklam çekim işiyle ilgilenen çok güzel bir kızla buluşuyor.Kızın ilk buluşmasını sanat galerisinde yapan ilk çiftiz herhalde sitemine cevabı karşısında başlıyor bu karaktere gıcık olma ve hayranlık arasındaki duygularımız;
''Yürüme şeklin kişiliğini,sanat bilgin kültür seviyeni gösterir.Bir kadının sanat galerisine mi,bir kulübe mi ait olduğunu...parfüm zevkini baştan çıkarıcı ya da zarif olması hemen cevap bulur.''

Ahhh Kim Joo Won...hangi özelliğinden bahsetsem ki...sınırsız küstahlığına,kendini beğenmene,insanlardan üstün görmene rağmen erkeksi,parfüm zevki diye birşeyden dahi haberi olmayan,sana sürekli kaba davranan,fakir ötesi bir aksiyon dublöründen ilk görüşte etkilenmenden mi...onu aklından çıkaramaman karşısında seni incelemek istiyorum,senin gibi sıradan,fakir bir kızı neden düşündüğümü merak ediyorum derkenki tatlılığından ve samimiyetinden mi...ayakları yere basan,aklı elden bırakmayan kocamanaaan kalbinden mi...birini gerçekten sevdiğinde ne kadar verici olabildiğinden mi...o komik ötesi pijamalarından her bahsedişinde;sen bunların ne kadar değerli olduklarını biliyor musun,hepsi tekeeer tekeeer elde işlendi deyişinden mi...aşk karşısında küçücük bir çocuğa dönmüşken bile aynı anda herşeyi ve herkesi düşünebilecek karizmatik zekandan mı...Gil Ra İm'e bakışlarından mı...içinizdeki aşka hala direnirken sevdiğin kadına aynı anda hem bu kadar zalim,hem bu kadar merhametli olabilişinden mi...içindeki aşkı kabul ettikten ve karşılığı olduğunu öğrendikten sonra bu kadar şaşırtıcı,ince düşünebilen biri oluşundan mı...ya da senin deyiminle 'bilmiyorsun ama ben çok yetenekli biriyimdir' deyişinden ve bunun doğru oluşundan mı...birini kendinden çok sevebilişinden mi...hiç performansını kaybetmeyen ama başka kimseye sana yakıştığı kadar yakışmayan ukalalığından mı...sen gerçek olur musuuuun:)))-sevgilim okumasınnn,çook kızabilir:)

Kısıtlı vaktim sadece esas oğlanı tanıtmaya yetti,ahhh canım karakterlerim,hepiniz tanıtılmayı hakediyorsunuz ve hakettiğiniz muameleyi tekeeer tekeer göreceksiniz.

12 Ocak 2012 Perşembe

Şu an...

Ofis camları denize baktığı ve soğuk aldığı için üşüyorum.
Öğlen sevgilim aradı,eğitime çıktıklarında çok üşüdüğünü söyledi.
Açık olan klimaya rağmen üşüyor olmamdan utandım.

Uykum geldi,evimde olup battaniyeyi kafama çekip uyuyamıyor oluşuma hayıflandım.

Acıktım,gözümün önünden makarnalar,kısırlar,börekler geçiyor,eve gidince bu tarz bişey yapıp yesek diye düşündüm,ne yapacağıma karar veremedim.

Akşam oldu,zaman bekleyen için geçmek bilmediğinden,bu gece evde ne yapsam da vakit geçse soruma cevap aradım-buldum;Kore dizilerinden devam edicem ve Secret Garden'a başlıycam dedim içimden.

Hüzünlendim,özledim...

Bordo aşkına


Bugün içime Sherlock Holmes kaçtı birazcık.Ofisin bu köşesini çok sevdim,poz vermesi çok zevkli oluyor:)

Bordo bu yılın moda renklerindendi,bende severek kullanıyorum,krem,bej tonlarıyla,kahvelerle,nude tonlarla çok uyumlu bir renk.

Bu kombin sırf eldivenlerimin hatrına yapıldı aslında,her gün giyinirken bi çıkış noktam olur;elbise,etek,kazak,gömlek,ayakkabı,çizme,eşarp,çanta,kolye,aksesuar...vs.Canım çeker resmen ve geri kalan herşeye ona göre karar veririm.

Bu eldivenleri bana en küçük kardeşim(nişanlımın kardeşi) hediye etti,dünya güzeli,rapunzel saçlı fıstığım o benim.Her gün takmak istiyorum,çok güzeller-almak isteyen olursa eldivenler Koton.



Elbisemi de İstanbul Taksim Mango outletten aldım,bilmeyenler için dipnot olarak eklemek istiyorum;.Taksim Mango'ya her İstanbul'a gidişimde uğrardım,ama üst katlardaki outletini yeni keşfettim.Muhteşem bi yer,geçen sezonun nerdeyse tüm koleksiyonu vardı.Ve cidden çok uygun fiyatlara.Geçen yıl çok beğendiğim özel gecelerde giyilecek boyu,kolu uzun siyah-altın puantiyeli bir elbise vardı-bilenler bilir bizim için boyu,kolu uzun,modaya uygun elbise bulmak çok zordur-Elbise sezonda 299 tl'ydi,gündelik giymeyeceğim,en fazla birkaç kez giyineceğim için o paraya değmeyeceğini düşünüp almamıştım.Şimdiyse o elbise dolabımda,bir arkadaşımın düğününde giyilmeyi bekliyor,veeee en güzel yanı da fiyatı;29.90 tl:))mutlaka uğrayın derim,toplam 189 gibi bi paraya kaç elbise,kaç etek,kaç aksesuar aldığımı sayamadım bile.

11 Ocak 2012 Çarşamba

Pembe;gönlüm sende

Koton'dan gayet uygun fiyata aldığım bu fuşya pantolona bayılıyorum.İstanbul ganimetlerimden olan trikomsu tuniğimle yaşadığım aşka değinmiyorum bile.Bugün kendimi çok cici hissediyorum. 


Yeni ofisimizin camı ve manzarası bir harika,hemen poz vermem lazım dedim:))resimde görünmüyor,diğer tarafta kaldı ama masamdan denizi seyredebiliyorum,aramızda 1 sıra alçak binalar ve cadde var sadece,misss.Çok huzur verici.


Gülçin Uzunalan

Lütfen biri bana sabah sabah bu eteği alıp aramıza girenin kim olduğunu söylesin,ben alıcaktım seni ama,çok mutlu edicektim bebeğimi,çok güzel bişeysin sen,lütfen bu kampanya tekrarlansın,lütfeeen.


Etek Gülçin Uzunalan'a ait,Markafoni ve Trendyol'a tasarımcılarımızı takip etme ve satınalma fırsatı sundukları için de teşekkür etmek istiyorum.

İlgilenenler için kampanya devam ediyor,beğendiğiniz ürünler olur belki.



Ben en son...

Sıla'nın bloğunda okumayı en sevdiğim bölümlerden biridir bu en son...postları.İçimden yapmak geldi bugün.En son neler yapmışım bakalım.

Ne okudum:Dostoyevski-Beyaz Geceler-Uysal Kız.Hala okuyorum aslında,uzun zamandır kitap okumaktan soğumuştum,bu alışkanlığımı yeniden kazanmak için her gece yatmadan okuyorum son günlerde.

Ne izledim:Öyle Bir Geçer Zaman ki.Annem izlediği için izledim,bunalım ötesiydi,bi ailede herkes mi mutsuz olur,izlemiycem daha,içim karardı.


Ne yedim:Soho'da tavuk dürüm ve patates kızartması,dürümde Cafe Crown daha başarılı,ama patatesi harika ötesi,mmmmmmisssss.

Ne içtim:Soru mu bu,çay,çay,çay,çaykoliğim napayım.


Ne aldım:Bu soruyu pas geçsem,neler desek:))İstanbul'da birsürü şey aldım,yaza kadar alışveriş yasağı koyuyorum kendime.Ama zamansal olarak en son aldığım şey,döneceğim gün kardeşime H&M'den hırka ve gömlekti,ahhh çok fedakar bi ablayım:))giymeyip giydiren cinsten:))

Ne almak istedim:Mac Melba allık ve Mac Hot Tahiti ruj,ikisine de bayıldım,ama ikisini de 2 mağazasında bulamadım:((tavsiye ederim,ben çok sevdim,Melba çok sade ve doğal duran,ama aynı zamanda kendini bağırmadan gösteren bir allık,Hot Tahiti içinde çok hafif vişnelikte olan taptatlı bordo bir ruj.


Neye sevindim:Nişanlımın ailesinin bana yaptığı doğumgünü kutlamasına.


Neye kızdım:Bizi ayıran TSK'ne.Ama olmadı,bu genel bi kızgınlığım,en son Ankara ofisimizle bağlantımızı sağlayan ağın çökmesine ve işlerimin aksamasına kızdım.


Neye üzüldüm:Dün akşam iş çıkışı arkadaşımla buluşup bişeyler içmeye giderken arayan sevgilimin haline.O orda eğitim için dağa çıkıp soğuktan donduğunu anlatırken gezip eğleniyor olmama.Ama napayımm,evde olunca da bunalıma giresim geliyo:((


Neye güldüm:Tüloşumun gaflarına:))

9 Ocak 2012 Pazartesi

Zarha-Murat İbrahimbaş

Murat,benim yakın bir arkadaşımın yakın arkadaşı:))bikaç kez aynı masada oturup sohbet etme derecesinde arkadaşım,nişanlımın da çocukluk arkadaşıymış,sonradan farketmiştik arada bahsettiğimiz Murat'ın aynı Murat olduğunu....uzun zamandır kaseti üzerinde çalışıyordu,veee dünyanın küçüklüğüne bakın ki İstanbul'da Marmara Forum'a giderken yolda karşılaştık:))ikimizde aaaaaaa senin ne işin var burda olduk,dünya cidden küçük,klibini çektiğini,kasetin hazır olduğunu söyledi,ve bugün youtube'da şarkılarını dinledim,

Şu an ruh halime en çok uyanı da bu oldu,
Kaderime söz verdim,seni alnıma yazdım...aşkın bir alev olsa;yakar mı bu canımı?uzanamam ben sana;bu acıtır canımı...

Süper,ve karşınızda Volkan Konak düetiyle Murat İbrahimbaş,yaşasın Karadeniz:)


Son 10 günüm

Yoğunluk ve yorgunluktan ölmek üzereyim,İstanbul seyahati,dönüşte ofis taşıma ve herşeyin oturmasını bekleme vs.vs. derken çok yoruldum.Şu an bekleyen acil işim olmamasının huzuruyla kahvemi alıp bloğumla ilgilenmeye oturdum,çoook mutluyum,blog okumayı da özlemişim,yazmayı da.

Nereden başlasam bilemedim:))

28 Aralık Çarşamba sabahı İstanbul'a uçtuk;ben,kızkardeşim ve annem.Annem,yani nişanlımın annesi olan annem:))kayınvalide sözünü hiiiç sevmem ve hiç kullanmam,anne demekte zorlanan insanları da pek anlayamam,anne işte,ne var ki söylemekte:))hatta annecim diyorum hep,kendi annem kıskanıyor,bana o kadar annecim demiyosun diye:))

İlk gittiğimiz gün kızkardeşimin evinde kaldık-ki o da aslında nişanlımın kızkardeşi,ama görümce sözünden de hiç haz etmem,toplu belirteyim hatta,elti,kayınvalide,görümce vs.hiçbirini sevmiyorum-eşi yurtdışındaydı,bol kaynatmalı bi gündü:)kek  yaptık,sarma sardık ertesi gün gelecek askerimiz için:)yemekler yaptık,sayısını hatırlamadığım kadar çok sayıda mini sofralar kurup kurup kaldırdık,yedik,içtik,konuştuk...vs.vs.Bi kez daha anladım ki,insanlar ne kadar vakit geçirirse o kadar tanıyor birbirlerini ve yakınlaşıyorlar.

Gece kızkardeşimle mutfağa çıkarma yapıp babamdan bahsettik,ağladık,sonra alakasız konulara geçip kikirdedik...İnsanın kanından olmayan kardeşleri,annesi,babası olması,sevgi vermeleri,sevmen...çok güzel bence.Allah hiiç bozmasın ve herkese nasip etsin inş.

O gece ben heyecandan uyuyamadım hiç,hemen sabah olsun istedim,o kadar özlemiştim ki sevgilimi,sabahın 6sında kalkıp bi güzel süslendim:))

Trafiğe takıldığımız için gittiğimizde yemin töreni başlamıştı,birbirine benzeyen,aynı kıyafeti giymiş birsürü askerden ibaret bi topluluk arasında tüm kafaları inceledim,cıkkk,yoktu nişanlım.

2.bölük çıkıncaaaaaa baktım,baktımmmm veeee eveeet gülümseyen şu yüz benim sevgilimmmmmm dedim kardeşime:))

Piyade marşı söylediler,bi elleri arkadaşlarında,bi elleri silah,bayrak olan masada yeminlerini ettiler.Çok duygulu anlardı,insanın milliyetçi duyguları tavan yapıyor,heyyyyt savulunnn diye savaşa gidesi geliyor,ama tabi bu duygular haberlerde Eski Genelkurmay başkanının itham edilme nedenlerini izleyince kayboluyor hemen,insan kendini çok piyon gibi hissediyor ama olsun...güzel duygular yine de...her kulu Allah'ın yaratmış olması ve insanın ırkını seçme gibi bi hakkı olmaması nedeniye milliyetçilik duygularına fazla ehemmiyet vermesem de;Türk olmaktan her zaman gurur duymuşumdur:))

her yaram bir çiçek gibi/kanımla sularım bu yeri
yurduma bahar yaparım/göğsüme taktığım gülleri

Piyade marşına bayıldım,videosunu bulamıyorum,canım hep dinlemek istiyor,çok güzel bi marş,sevgilime söyletip durdum bu kısmını zaten kaç gün boyunca:))

İlk gözgöze gelip sarıldığımız an çoook güzeldi,çoook özlemişim.

Her fırsatta başımı sevgilime yasladım.



Nişanlımın amcası bu resim için en önde biz varız derken;kaçarken mi,kovalarken mi diye yorum yaptı,hala her bakışımda gülüyorum:))





Törenden sonra Pazar akşamına kadar izinlilerdi,sevgilimi de alıp mutlu mesut İstanbul'a döndük.

Öncelikle eşi,sevgilisi,nişanlısı,kardeşi vs.askerde olanlar için söylüyorum,sivil hayata döndüklerinde onları esir almış bi askeriye ruhları oluyor,pek sevilir bi hal olduğunu söyliyemiycem,ama sürekli ilgi,sevgi ve dikkat dağıtmayla onu bu halden kurtarabilirsiniz,veya size kurtulmuş gibi rol yapar,bilemiyorum sevgilim hangisini yapmıştı:))

Ben kuzenimde kalıyordum,her sabah saat 6-7 arası kalkıp hazırlanıyordum,beni alıyorlardı,eve gidiyoduk,o yüzden çok yorucuydu,işe giderken bile bu kadar erken kalmıyordum.

Daha çok evde vakit geçirdik,bi kez annemlerle hep beraber çıktık bikaç işimizi halletmek için,elim hep elindeydi bebeğimin.


                                         Değmesin ellerimiz,buluşmasın o gözler,yine erir gideriz:))



Cumartesi gününü de kendimize ayırdık sevgilimle.

Beyazıt'tan başladık.Her Beyazıt'a gidişimde olduğu gibi kuşlardan korka korka pozumu verdim:))



Kapalıçarşı'ya gittik ordan,her vitrinden ennn gösterişli takıları seçip bunu istiyorum diye şımarıklık yaptım sevgilime,çarşı,pazar,pasaj gezmelerine bayılırım,her şeye baka baka dolaştık.

Namaz için Sultanahmet'e uğradık,metrelerce turist kuyruğu vardı,Koreli ve Çinlilere bayılarak baktımm,baksanaa ne kadar güzeller dedikçe sevgilim hiçte değil kocaman suratları var dedi:))güzellik zevklerimiz hiç tutmaz:))tabi sevgilimin bu beğenmeme duygusunun altında MyPrincess'ten bahsedip,çocuk için çoook tatlı demiş olmamın etkisi olabilir:))bence süperler,gözlerine,yanaklarına,tenlerine herbişilerine bayılıyorum.

Sultanahmet'in çıkındaki bu yerin vistası süper,resim çekmek için harika bi yer.


Yürüyerek Kabataş'a,ordanda Tünel'den Taksim'e çıktık,İstiklal'i seviyorummmmm.

Kilise gezmeyi pek severim,ama yılbaşı gecesi olduğu için sanırım ayin vardı,giremedik,kapıya kadar gidip döndük.



                               Pasajlarda gezindik,sevgilim bana en iyi sevgili oscar'ını layık gördü:))




İstikalllllllll aşkımı tanıyanlar bilir,ama bu aşkı ilk kez gerçek aşkımla yaşamak ennn güzeliydi.



Saray Muhallebicisi'nde muhallebi yemeden olmaz,hiç tatlı sevmeyen bi nişanlım var,o yüzden tek porsiyon,tatlı sevilmez mi ama,oysa sevseee,2 porsiyon alsak,onunkini de ben yesem:))



Sevgilimi Pazar akşamı 6da birliğine teslim ettik,Çarşamba'ya kadar İstanbuldaydım ben,bundan sonraki zaman dilimi benimdi,dayılarımı ziyaret ettim veee shopping,bu detaylar apayrı bir yazı konusu,çooook güzel şeyler aldım,karlı alışverişe bayılırım,ama en üzüldüğüm şu oldu ki,Zara indirimi döndükten sonraki gün başladı:(((Zara'ya küsüm bu yüzden,Trabzon'da Zara açmadıkları için de küstüm zaten,katmerli oldu:))

Ve bu Cumartesi benim doğumgünümdü,sevgilim sevgilim olduktan sonraki ilk doğumgünümdü,ve onsuzdu,buruktum:((

Ama arkadaşlarım,ailem,sevgilimin ailesi bu burukluğu azaltmak için ellerinden geleni yaptılar.

Arkadaşlarımla kutlamamızdan,dünyanın ennn güzel çikolatalı pastası,ya da dünya abartılı oldu,Trabzon'un en güzel pastası:))

Bu da kendi halimde odamda takılırken elinde pastayla odama gelip elime tutuşturan kardeşimin çektiği resim.Ablasının yakışıklı kardeşi o,yerimmm.Ev hali,pek bi rüküşüm:))O rüküşlükte o kolyenin işi ne derseniz eveeett hediyesini hemen pijama takımının üzerine takacak kadar da görgüsüzüm:))


İşte böyle...Bi yaşıma daha girdim,dünde sevgilim sevgilim olalı 1 yıl oldu:))inş beraber çoook uzun yıllar geçiririz,seni hep bu kadar sevmek istiyorum sevgilim.